‘Hatari!’deki (1962) ‘The Sounds of Hatari’ (Henry Mancini) ile başlayıp ‘Thunderball’daki (1965) ‘Crash Landing/The Bomb’ (John Barry) ile biten konuşma. Ahmet; “Şimdi vaziyet Arap saçına döndü.” Oski; “Biz değil kimse çözemez Şef. Herif, Don Juan’ın İstanbul şubesi. Hangi kadına rampa etse hüsnü kabul görüyor, anlıyor musun?” Enver Dönmez; “Eh, bu vaziyette de hangisinin karısı olduğunu anlamak için falcı olmak lazım.” Ahmet; “Falcı değil insanın sadece birazcık akıllı olması lazım.” Oski; “Peki, nerden anlayalım, karısı Nilüfer mi, Gilda mı, yoksa Aysel mi?” Ahmet; “Üçünü de yakalayacaksınız. Hem kadınları hem o Yılmaz itini. Onları Haliç’teki dökümhaneye t oplayın.” Enver Dönmez; “Kadınlara işkence mi yapacağız yani?” Oski; “O’na öyle kesiliyorlar ki hiçbirinin ağzından tek kelime alamayız.” Ahmet; “Evet, seviyorlar. Ben de bu sevgiden faydalanacağım. İşkence yapılacak ama bir farkla; Kadınlara değil Yılmaz’a. Seven kadın dayanamaz gerçeği söyler.” Oski; “Aklınla bin yaşa Şef.” 60’larda Batı Berlin. Soygun kaçağı Yılmaz Ali bir pusuda ‘kalbura çevrilmiş’. Hastanede son nefesini vermek üzere. Kendisine ikiz kardeş kadar benzeyen sivil polis Metin Demir ile konuşurken durum biraz belli olur. Yılmaz; “Ölürsem intikamımı alır mısın… İstanbul’da yarım bıraktığım bir işim var. Onu tamamlar mısın bana… İki milyon değerindeki külçe altını karıma bırakıp kaçtım. Mecburdum buna.” Metin; “Banka soygunundaki altınlar mı?” Yılmaz; “Evet.” Metin; “Nasıl bulunur karın?” Yılmaz; “Şimdi nerde olduğunu bilmem. Yalnız…” Metin; “İsmini söyle. Nerdedir, ne yapar bu kadın? Nasıl bulunur?” Yılmaz; “…” Yanıtlar için İstanbul’a gitmemiz gerekiyor. Kahramanımız fötr şapka, siyah gözlük ve alaycı davranışlarıyla Lemmy Caution gibi. Uçakta hostes Nurlan San’ın ‘çiklet, şeker, limonata’ ikramını “Sakalım çıkmaz”, “Dişlerim bozulur”, “Aslan sütünden gayrı içki kullanmam. Onun olmadığı yerlerde viski içerim” diye geri çeviriyor. Hostes; “Peki, sizi memnun edecek bir şey veremeyecek miyim?” Metin; “Sadece adresinizi verin, kâfi.” Ahmet’in çetesi Yeşilköy’de Yılmaz zannettikleri Metin’i bekliyordu. Konuşturup altınların yerini öğrenecekler. Fakat kahramanımız ‘Çirkin Kral’dan (1966) anımsadığımız ‘34 FR 654’ plakalı arabasıyla Onları atlatır. King Otel’e yerleşiyor. Burada çapkınlığına bir kez daha tanık oluyoruz. Gülgün Erdem ‘i görünce ‘Reception’da kayıt olmayı falan unutup peşinden asansöre koşuyor. ‘From Russia With Love’daki (1963) ‘Tania Meets Klebb’ (Barry). Genç kızı öpmek için üst kata çıkma süresi yeterli olmuştu bile. Polis Şefi Muzaffer Yenen ile konuşurken işin zorluğu anlaşılır. Yılmaz Ali’nin şarkıcılık yapan eşini arıyorlar ama nerede ve kim olduğu belli değil. O nedenle, İstanbul kazan Metin kepçe, gece kulüplerinde kadınlara yanaşacak. ‘Rahmetli’ye birebir benzediği için ‘karısı’ da durumu ‘açık edecek’. Ahmet’in çetesi de aynı şeyin peşinde. Aslında olay daha karışık. Yılmaz’ın Kasımpaşa’daki arkadaşı Karanlık Osman; “O iş yaş be Abi. Yenge, malum, senin paraların yerini biliyor diye sıkıştırmışlar. Cızlam ederken kaza geçirmiş. Sözüm meclisten dışarı, surat olmuş Çarşamba Pazarı. Sonra da zaten nasıl olsa ameliyat olacak, tanınmayayım, bulmasınlar diye lastik ameliyatı mıdır (Metin ‘plastik’ diye düzeltiyor) ne karın ağrısı o, işte ondan yaptırıp bambaşka bir kadın olup çıkmış. Değil sen ben, 9 ay karnında taşıyan anası görse tanıyamazmış.” Bu durum Bülent Oran’ın bile başını döndürmüş. Senaryoda genç kadının iki adı var; Türkan ve sona doğru Nilüfer. Osman’a göre ‘Yengemiz’ gene şarkıcılık yapıyordur. “Barları dolaşalım ha? Hem gözümüz şenlenir.” ‘Azize’ (Suat Sayın / Birgin Kozluca). İlk ziyaret ettiği ‘olası eş’ dansöz Aysel Tanju. ‘Thunderball’ (1965) (Barry). Güzel kadının evindeyiz. 1-2 nefeslenme arasını saymazsak tam 2 buçuk dakika öpüşüyorlar. Ama bizimki ‘kuru sevgiyle doyacak yaşı çoktan geçmiş’. Aşk edebiyatını boşlayıp biraz başka şeyler konuşmak istiyor. Metin; “Beni ilk görüşün mü bu?” Aysel; “Ne demek ‘ilk görüşün mü’?” Metin; “Mesela benimle evlendin mi?” Aysel; “Alay mı ediyorsun? İnsan, senin gibi yaman bir erkeğin karısı olursa bir daha yakasını bırakır mı hiç?” ‘Gypsy Camp’ (1963) (Barry). Dansözün koynunda geçen gecenin ertesinde ‘karısını’ aramaya devam ediyor. ‘Seninle Bir Sonbahar’ (1965) (Yusuf Nalkesen). Sıra Sevim Şengül’ün sesi ile şarkı söyleyen Türkan’da. Kahramanımız öylesine sevimli ki güzel kadın ‘yapmam’ dediği pek çok şeyi yapıyor. “Masalara oturan artistlerden değilim” demişti. Birkaç dakika içinde bu prensip bozulur. O kadarla kalsa yine iyi. ‘Gözlerinde kadınını arayan’ delikanlıyı kahve içmek için evine davet ediyor. ‘Bakalım kahvenin köpüğü ne âlemde’. Metin; “Kadınla erkeğin arkadaşlığı nerde biter bilir misin?” Türkan; “Nikâh dairesinde mi?” Metin; “Allah korusun! Benim hududum yatak odasında biter. Sonra çektim mi gözlüklerimi ver elini Hürriyet Meydanı.” Türkan; “Ne yazık ki benim yatak odamın anahtarı kayıp.” 13 saniyelik öpüşten sonra bu prensip de önemini yitirir. “Dr. No’s Fantasy” (1962) (Barry). Ziyaret ettiği üçüncü bayan ayrı bir afet; Aysel Gilda. Öyle açık giyinmiş ki kahramanımız “Kadınlar hamamına mı düştük yoksa çıplaklar kampına mı” diyor. Gilda; “Bir şey mi istiyordunuz?” Metin; “Bir şey istemiyordum ama zatınızı böyle görünce niyeti bozdum, Kuzu.” Film iyi korunamadığı için öpüşmelerini ancak 5 saniye seyredebiliyoruz. Karısı bu üç güzelden biri. ‘Vaziyet iyice karışmışken’ Ahmet devreye giriyor. Planı basit. Kadınların önünde Yılmaz’a (O öyle biliyor) işkence yapacak. Karısı, her kimse, bu sahneye dayanamayıp altınların yerini gösterecek. Diana Coupland’in söylediği ‘Under The Mango Tree’ (1962) (Monty Norman) ile Gilda; ‘Night Side’ (1962) (Henry Mancini) ve ‘Death of Goldfinger’ (1964) (Barry) ile Aysel; ‘Just For Tonight’ (1962) (Mancini) ile Türkan kaçırılır. ‘Kocasına’ kızgın demirlerle işkence yapılmak üzereyken Nilüfer itiraf eder; “Bırakın O’nu, benim karısı. Göstereceğim paraların yerini. Burda Ankara Gemisi’nde.” Ahmet, iki milyonluk altın külçelerine ve güzel kadına sahip olacağını düşünüyordu. Metin’i pek hesaba katmamış. Tüm çetesini kaybettiği gibi canından da olur. ‘James Bond Theme’ (1962) (Monty Norman). Metin ve Pipolu Polis Şefi Muzaffer Yenen deniz kenarında. Şef; “Bu aşk hikâyeleri hoşuna gitti, uzatıp duruyorsun.” Metin; “Nikâh mı kıyalım yani Şef?” Şef; “Değil ama hangisi karısı, öğren.” Metin; “Benim değil Yılmaz Ali’nin karısını arıyoruz. Vaktiyle evli olan ben olsaydım, değil plastik ameliyatı, üzerinden silindir geçirtip pestilini çıkarsalar bin kilometre mesafeden kokusuyla tanırdım.” Şef; “Peki şimdi ne olacak?” Metin; “Vazife icabı hepsiyle bir miktar daha koklaşacağız.” Şef; “İyi vallahi.” Metin; “Şikâyet etme Şef. En şüphelendiğimiz üç kişi kaldı. Onlar da bir yerden açık verir elbet. O zaman da gözlüğü çekip yeni bir maceraya atılırız.” (Yazan: Murat Çelenligil) .
Silahların Kanunu Resimleri ve Videoları
Silahların Kanunu
Kadro: Yılmaz Güney , Nilüfer Aydan , Aysel Tanju , Gülgün Erdem , Aysel Gilda , Reha Yurdakul , Danyal Topatan , Hüseyin Zan , Enver Dönmez , Kudret Karadağ , Süheyl Eğriboz , Jeyan Mahfi Tözüm , Abdurrahman Palay , Erdoğan Esenboğa , Fikri Çöze , Agah Hün
Yönetmen: Yılmaz Atadeniz
Senaryo: Bülent Oran
Yapımcı: Işık Toraman
Müzik:
Görüntü Yönetmeni: Ali Yaver
Tür: Aksiyon, Gerilim, Macera, Polisiye
Ülke: Türkiye
Vizyona Giriş Tarihi:
0 yorum:
Yorum Gönder