‘Saba Makamında Ney ve Keman Taksimi’. Nuri Baba eve geç kalmış. ‘Sağ olsun, giderken de bir şey söylememişti’. Kapı çalındığında babasını değil mahalleliyi karşısında bulur Nebahat. Nebahat; “Sen miydin Salim Abi? (Diğerlerine) Hoş geldiniz.” Deve Salim; “...” Nebahat; “Ne oluyor Salim Abi?” Salim; “Sen harbi kızsındır Nebahat.” Nebahat; “Babama bir şey mi oldu?” Salim; “Taksim’de durakta yatıyordum. ‘Nuri Baba fenalaşmış’ diye duydum.” Kâhya; “Bana da ‘son seferim’ demişti.” Nebahat; “Yoksa hastaneye mi kaldırdılar?” Kâhya; “...” Selahi İçsel; “Başın sağ olsun kızım. Allah ecil sabır ihsan eylesin.” ‘Şoför Nebahat’ların dördüncü ve (şimdilik) sonuncusu Taksim, Emirgân-Yeniköy dolmuş durağında başlıyor. ‘34 AY 220’ plakalı, 55 model DeSoto’nun yaşlı şoförü, müşterilerini a lmış, yola çıkmak üzere. “Son sefer mi Nuri Baba” sorusunu “Son sefer, Kâhya. Son sefer” diye yanıtlıyor mecalsizce. Sağlığı zaten pek iyi değildi. ‘Son sefer’i tamamlayamadan Dolmabahçe’nin orda ‘son nefes’ini verir. Filmde adı söylenmeyen karısı Nedret Güvenç, gelinlik kızı Nebahat ve ilkokul 5. sınıftaki oğlu Çetin çok zor durumda kalmışlar. Üstelik dolmuş için Ateşoğlu’na olan borçlarının 6 bin küsur liralık taksiti de henüz ödenmemiş. Nebahat güzel bir taze. Gececi Neşet, Ateşoğlu’na “Tekmil cihana (59’daki ilk çevrimde ‘Emirgân’a’) ‘Allah Allah’ dedirtir. Yalanım varsa ekmek çarpsın” diyordu. İki senedir, mahalle arkadaşı Gülistan’ın (ilk çevrimde ‘Nigar’) “Çok iyi bir kısmet. Herkese nasip olmaz. Koskoca bir banka memuru” dediği Seyfi ile nişanlı. Delikanlı, ailenin yaşadığı zorluğu hiç mi hiç anlamadığı gibi “İki aydır evin kirasını ödeyemedik. Bundan haberin var mı? Babamın elbiselerini sattık bugün” diye çırpınan Nebahat’ın iş arama isteğine karşı çıkıyor. ‘Evleneceği kızın erkekler arasında çalışmasına müsaade edemezmiş’. Annesi Saniye (59’da ‘Raziye’) Hanım da “Nerde görülmüş nizamlı bir aile kızının çalıştığı. Ailemizin şerefi var bizim” diyordu. Sonunda nişan ‘çatır çatır’ bozulur. ‘Seninle Düştüm Dile’ (Sabri Süha Ansen). Yüzüklerin çıkarılmasında Rast şarkının enstrümantali var. Tahmin edileceği gibi bir sahne sonra Gülistan, Seyfi’nin kolundaydı. ‘Segâh Makamında Keman Taksimi’. Ev sahibi İsmail Bey kira için kapıya dayanmış. Yine de insaflıydı. Birkaç gün sonra tekrar uğrayacağını söylüyor. Araba bir müddet Neşet’e verilir. Para getirmediği gibi “Gececi kurban sana. Bir ‘evet’ desen...” diyerek kanat çırpıyor Nebahat’a. ‘Gelinlik kızın taksi şoförü olduğu nerde görülmüş’. Annesi, kardeşi, ev kirası. Aklında bile yoktu ne var ki iş başa düşünce kararını verir. Gerçi ‘şoförlük kadın işi değil’. Demirden leblebi. Ayrıca İstanbul’da direksiyon sallamak çocuk oyuncağı hiç değil. Sami bile “Biz erkekliğimizle altından kalkamıyoruz” demişti. Ama “Beşiktaşlı Hayriye Abla zehir gibi şoför. Emirgânlı Nebahat neden olmasın”. Rahmetli babası “Günün birinde lazım olur” diye ehliyet de aldırmış. ‘Rüya Gibi Her Hatıra’ (1969) (Mehmet Ilgın / Cengizhan Altıntaş). Şoförlük için ehliyet yetmez, bu işin raconunu öğrenmesi lazımmış. Deve Salim ufak bir şehir turu yaptırır. Bu sırada trafik polisleri Alyanak Mehmet ve Baba Ömer’i tanıyoruz. İlki insanın gözyaşına bakmaz en küçük hatada şıp diye kesermiş cezayı. “Ama mektep çocuklarına karşı çok müşfiktir.” İkincisi şeker mi şekermiş. Can yaktığı görülmemiş. Ayrıca hangi durağın iyi, hangi durağın ‘turist çakalı’ olduğunu öğreniyoruz. Kazanın nerden geleceği belli olmayacağı için “Şehir içinde 40 kilometreden fazla sürat yok” diyor Salim. Kuralından şaşmayınca insanın başı trafikten belaya girmezmiş. Ama bu meslekte beladan da temelli kaçmanın çaresi yokmuş. “Şu koca İstanbul’da bir sürü insan içinde sarhoşu da var edepsizi de. Kendini kollayacaksın. İcabında, iş başa düştü mü dövüşeceksin bile.” Böyle durumlarda torpido gözündeki yıldız anahtarını kullanırmış rahmetli Nuri Baba. Kadın eline yakışmıyor ama kötüsüne rastladı mı insanı rezillikten kurtarırmış. Gerçekten de ıssız bir yere kız kaçırmak isteyen Nejat-Süheyl Eğriboz bununla bir güzel dayak yiyecektir. ‘Nihavent Makamında Toplu Saz Eseri’. Sonraki ilk günün acemiliği bu notalarla. Ehliyetini ‘kesekâğıdı yapıp domates satmasını’ öneren meslektaşlar; Eksik para veren yolcular; Genç kızı gözüne kestirip “Bugün yanıyor ortalık be. İsterseniz şöyle bir Boğaz’a doğru uzanırdık. Kaç para tutarsa veririz canım” diyen Mustafa Yavuz. Yine aynı gün Ateşoğlu’nun avukatı Kenan’la (ilk çevrimde ‘Bülent’) tanışır. ‘34 AS 034’ plakalı ‘Chevrolet’si bozulmuş. Adliye Sarayı’na yetişmek zorundaydı. Nebahat ‘şehir içinde 40 kilometreden fazla sürat yok’ kuralında ısrarcı olunca davasına 20 dakika (59’da ‘tam bir çeyrek’ti) geç kalıyor. Biraz tatsız başlayan ilişkileri büyük bir aşka dönüşecektir. ‘Hicaz Makamında Klarnet, Ney ve Keman Taksimi’. Bütün gün, akşama kadar, bin kişinin ağız kokusuna katlanmış. Mahalleye geldiğinde çoluk çocuğun “Şoför Nebahat, Şoför Nebahat//Canımıza can kat//Şoför Nebahat” tekerlemesi ile karşılanır. Üstelik Çetin’i dövüyorlardı. Sıdıka Duruer de ayıracağına “Müstahaktır. Oh olsun” diyor. Bu işe kalkışırken ‘başına bunca rezilliğin geleceğini düşünememişti’. Kardeşi bile “Şoför olman şart mıydı? Mahalleye rezil ettin bizi” havasındaydı önceleri. Ama bırakmak ne mümkün. Ev sahibi protesto çekmiş ‘bir hafta içinde kirayı ödemezlerse icra yolu ile dışarı atacakmış’ bizimkileri. Bakkal Halim Efendi de veresiyeyi kesmiş. Ne olursa olsun, Nebahat hemen pes eden kişilerden değil. Deve Salim sözleriyle; “Ne çetin cevizdir O. Nuri Baba çifte su vermiş ki çelik gibi maşallah.” Ertesi sabah işe çıkarken bambaşka biri gibiydi. Etek bluzun yerini deri pantolon ceket almış. Ayağında çizme, başında saçlarını içine topladığı kasket. Sigarası ‘Bafra’. Arabaya binmeden lastikleri hafif tekmelerle kontrol etmesi bile usta işi. Duraktaki Ördek Kahya, Deve Salim, Kurukafa Sami ve Yavuz-Muzaffer Civan’ın yardımı ile ‘taranga balığı gibi kıvrak’ bir sürücü olup çıkar. Dili ‘şoför lisanına yatmış’. Dikkatsiz yayaları “Çüş be! Ulan sana değil yoğurtla sarımsağa yazık olur” diye azarlıyor. ‘Vukuatları’ birer destan sanki. 20 liralık taksi parasını fazla bulup “Naylonunu çangallamadan ufak ufak kır kirişi” diyen Çatladıkapılı Rıza’nın yediği dayak duraktakilerin dilindeydi. ‘Cebi biraz para görünce biti kanlanır’. Uzun zaman sonra ‘sofralarında pirzola bile var çok şükür’. Ateşoğlu’nun büyük bir oto tamirhanesinin sahibi. Kadın-kız dendiğinde yüzünün şekli değişiyor. Müdüriyet odasındaki perde kapanırsa ‘mini etekli bir yavrunun ifadesini alıyor’ demekmiş. Kenan’ın sonradan ayrılacağı nişanlısı Dicle’yi bile meşhur kanepesinde ‘ağırlayacaktır’. Nebahat için “Yemliyoruz işte. Yakında avucumuza düşer” diyordu ama yediği sopa yanına kâr kalır. ‘Taşralı’ (ilk çevrimde ‘Mersinli’) Kenan, Hukuk’u bitirdikten sonra memlekete dönmemiş. “Bir yazıhane açtım. Kısa zamanda meşhur olunca bir takım dostlar peyda oldu çevremde. Önceleri hayatımdan memnundum. Sonraları nasıl bir çirkefin ortasına düştüğümün farkına vardım” diyor. ‘Dededen kalma ne varsa yiyip bitirmiş’ Vişnezade ailesinden Dicle ile nişanlı. Baba Sezai ‘pullarından başka bir şeyle ilgilenmiyor’. Para kazanmasını değil yemesini bilen biri. Ateşoğlu’ndan farkı kadınların değil ‘Fransız pullarının peşinde’. Eşi (filmde adı olmayan) Leman Öztürk ise fal meraklısı. Bütün istikballeri Kenan’ın elindeymiş. Kızlarını alırsa kurtulur, cayarsa sefaletten ölürlermiş. Bir davette aileyi daha yakından tanıyoruz. ‘Rast Oyun Havası’. Güzel bir dansöz döktürüyor. Dans bitince gideceği yer belli: Ateşoğlu’nun kucağı. Fausto Papetti’nin ‘8a Raccolta’ uzunçalarındaki (1968) ‘Ode To Billie Joe’ (1967) (Bobby Gentry). Kenan ‘her gece bu hayatı yaşamaktan bunalmış’. Sevmiyormuş böyle eğlenceleri. Sezai de diğer davetliler için ‘insan müsveddeleri’ diyor. Orada bile pullarıyla ilgili. Orhan-Kaya Volkan ise hem Dicle’yi hem de annesini öpmekle meşguldü. Kenan’ın ‘bu pislikten’ kurtulması Nebahat sayesinde. Beraberlikleri evlilik kararı ile sonuçlanıyor. Ateşoğlu ise köpürmekteydi. ‘Yeni yetme bir avukata karı kaptırmazmış bu yaştan sonra’. Dicle ve Neşet ile ‘ufaktan bir Komando ve Ballı Baba oyunu’ çekecekmiş. Geçmişte epeyce nazlanan sekreter Nurhan’ı aynı numarayla yola getirmişler. “Sevgilisinin balını 3-5 kişi birden yiyince gene nikâhlar mı nikâhlamaz mı” diyor Kenan için. Gececi de bu sayede ‘Nebahat’a yangınlığını söndüreceği için’ sevinçliydi. Genç kızı, Hafize Hanım’ın Yeniköy’deki köşküne kaçırırlar. Neyse ki ‘son anda’ kurtarılır. Fakat o kavga dövüş sırasında Nebahat bir kurşunla yaralanıyor. Baltalimanı Hastanesi’ne kaldırmışlar. İç kanama olmazsa haftaya taburcuymuş. ‘Nihavent Enstrümantal’. Selahi İçsel, Berber Ömer Afacan ve ev sahibi, mahalle adına geçmiş olsun demeye gelmişler. Nedret Güvenç’in dediğine göre ‘2-3 güne kadar çıkacakmış hamdolsun’. ‘Çargâh Oyun Havası’. Durakta, Gececi’yi bir güzel dövüyorlar Nebahat Abla’ya yaptıkları için. Hastaneden gelen haber iyi değil. İç kanama başlamış. ‘0 grubu RH (-)’ kan gerekliymiş. Trafikteki kayıtlara göre de sadece iki kişide var. ‘34 FU 648’ Neşet Beleşoğlu ve ‘34 AB 541’ Muzaffer Soydan. Amigo Muzaffer, Adana’ya müşteri götürdüğü için herkes Neşet’in peşindeydi. Bu zor durumda bile yapılan espriler çok hoş. Kâhya “Katiyen olmaz. Gececi’nin kanı Nebahat Ablanınkine karışmaz”; Sami “Zavallı Nebahat Ablam, vallahi, zehirlenir”; Yavuz da “Vermez zaten. Hayr işlediği nerde görülmüş” diyor. Neşet’i Eyüpsultan’da bulup hastaneye yetiştiriyorlar. ‘Hüzzam Makamında Keman Taksimi’. Ameliyatla kurtulur. Doktor Ali Demir ‘şoförlerin birbirine bu kadar bağlı olduklarını bilmezmiş’. Kan vermek Gececi’ye yaramış. Artık gündüzleri çalışmaya başlar. Duraktakilere “Sayenizde sadece gündüzcü değil üstelik insan da oldum” diyor. Kâhya’nın yorumu ise başka; “Hastanede yanlışlık yaptılar besbelli. Gececi’nin kanına Nebahat Ablanınki karışmış.” Hastaneden Kenan’ın kolunda ve gelinliği ile çıkarken arabayı yine genç kız kullanıyordu. Sami Hazinses’in filme adını veren bestesi; “Haydi Nebahat Abla//‘Doç’ arabana atla//Dümenimiz yolunda//Gazla Ablacığım gazla//**//Taksim Şişli Sarıyer//Durmadan hemen gider//Ablacığım ne olur//İstinye’de duruver//**//Saçları dalga dalga//Canım Nebahat Abla//Sevgilim İstinye’de//Gazla Ablacığım gazla.” Emirgân’da şirin bir çayevi ve 80 öncesi çok sevdiğimiz ama sonrasında neredeyse nefret ettiğimiz ‘Arım Balım Peteğim’ (1970) (İsmet Nedim / Mehmet Erbulan). Kenan; “Önceleri hayatımdan memnundum. Sonraları nasıl bir çirkefin ortasına düştüğümün farkına vardım. Ama çekip kurtaramıyordum kendimi. Yalnızlıktan korkuyordum.” Nebahat; “Doğru. İnsan yalnız olunca direnme gücünü büsbütün kaybediyor.” Kenan; “Sana rastladığım güne kadar böyleydi. Senin, hayat kavgası karşısındaki cesaretin beni uyandırdı.” Nebahat; “Neler söylüyorsunuz? Tanınmış, zengin bir avukatsınız. Bense ekmek parası için çalışan fakir bir kız.” Kenan; “Aslında biz aynı durumda iki insanız. El ele vereceğiz. Birbirimize yardım edeceğiz. Bana yardım edeceksin değil mi?” Nebahat; “Elimden bir şey gelir mi?” Kenan; “Hem de nasıl.” (Yazan: Murat Çelenligil)
Şoför Nebahat Resimleri ve Videoları
Şoför Nebahat
Kadro: Fatma Girik , İzzet Günay , Metin Serezli , Oya Peri , Nedret Güvenç , Ali Şen , Münir Özkul , Sami Hazinses , Sadettin Erbil , Kayhan Yıldızoğlu , Behçet Nacar , Necati Er , Müşerref Çapın , Süheyl Eğriboz , Celal Ersöz , Orhan Çoban , Aynur Aydan , Mustafa Yavuz , Selahattin İçsel , İhsan Bayraktar , Tarık Şimşek , Muzaffer Cıvan , Giray Alpan , Ali Demir , Leman Öztürk , Sıdıka Duruer , Kaya Volkan , Kenan Karagöz , Hayri Esen , Esen Günay , Mümtaz Ener , Timuçin Caymaz , Jeyan Mahfi Tözüm , Gülen Kıpçak , Alev Koral , Ayşin Atav , Suna Pekuysal
Yönetmen: Süreyya Duru
Senaryo: Duygu Sağıroğlu
Yapımcı: Memduh Ün, Süreyya Duru
Müzik: Sami Hazinses
Görüntü Yönetmeni: Cahit Engin
Tür: Dram, Duygusal
Ülke: Türkiye
Vizyona Giriş Tarihi:
0 yorum:
Yorum Gönder