RSS
En yeni en güncenl en popöler en güzel sinema filmlerini bu sitede bulabilir hakkında ön bilgi edine bilir resimlerine bakıp fragmlarını izleye bilirsiniz.SinemaDB sinema film arşivi

Vahşi Sevda


Vahşi Sevda
‘Abraham (Scene of Love)’ (1966) (Toshiro Mayuzumi). Ali; “Bir yardımcı arıyormuşsunuz çiftlik işlerinde çalışmak için. Gazetede okudum da… Babamın çiftliği vardı, anlarım bu işlerden.” Gül; “Olabilir. Ama ben dul bir kadınım.” Ali; “Biliyorum. Kocanızı kasabadan tanırım. Çok yardımı dokunmuştu bana bir meselede… Başınız sağ olsun… Bir yardımım dokunabilirse.” Gül; “Dokunur ama çok para verecek durumda değiliz.” Ali; “Karnım doysun yeter. Parayı umursamam pek.” Gül; “..Avluda bir oda var. Uygun bir yerdir kalmanız için. Yatak dolap filan da var” Ali; “Yeter de artar bile. Üstüme yağmur yağmayan her yerde uyuyabilirim.” ‘The Snow Birch’ (1958) (John Mantl ey) romanından uyarlanan renkli ‘Woman Obsessed’in (1959) neredeyse bire bir siyah beyaz Yeşilçam çevrimi. Jenerikte ‘Orchestra Cinefonica Italiana’dan dinlediğimiz ‘Theme From the Bible’ (1966) (Mayuzumi). Bursa yakınlarında bir köy, uçsuz bucaksız tarlalar. Biraz ilersi orman ve bataklık. Önce çiftçilikle geçinen bir aileyi, Gül ve Kemal’i tanıyoruz. Çocukları Osman 8–10 yaşlarında ve ‘tabiat aşığı’. Tüm dünyası güvercinler, ördekler, tavşan yavruları, koyunlar, inekler ve Rüzgâr isimli at. Hollywood filmindeki Mary ve Tom Sharon ise Kanada, Saskatchewan Eyeleti’ndeler. Çiftlik henüz elektriksiz. Acil durumları, havai fişeği ile kasabaya bildiriyorlar. Oğulları Robbie’nin ceylan, kunduz, sincap dostları var. Osman gibi, her sabah bataklığa gidip taş atıyor. Burası, yalnız onların bildiği bir sığınak. Kemal’in orman yangınında ölmesi ile ana oğul artık yalnız. Neyse ki Gül (Susan Hayward’ın canlandırdığı Mary gibi) güçlü bir kadın. Kendini çabuk toparlar. Her işin üstesinden gelmeye çalışıyor. “Allah’ım… Kimseye muhtaç etme bizi” demişti ancak James Brown’un söylediği (1966) gibi “This is a man’s world”. ‘Cain and Abel’ (Habil ve Kabil) (1966) (Mayuzumi) melodisi ile tarla sürerken ve atın nalını değiştirirken zorlanıyor. (Kraldan çok kralcı olduğumuz için pulluk sahnesinde Mary açık başlıyken Gül kovboy şapkalı. Biraz sonra Osman’ın elinde ok ve yay.) Kasaba gazetesine bir yardımcı için ilan vermiş. ‘İşte Gidiyorum Çeşmi Siyahım’ (1966) (Âşık Mahzuni Şerif) ile başlayıp ‘Dead Ringer’daki (1964) “Maggie’s Murder” (André Previn) ile sona eren hapishane sahnesinde (doğu-batı sentezi gibi) karşılaştığımız Ali Korkmaz (şimdilik) kaba saba biri. Üstelik öfkesi burnunda. Önüne geleni dövüyor. “(Sadettin Erbil’in çok yakışan sesi ile) Ben uyurken şarkı söylemek isteyen başka kimse var mı?” Koğuştaki diğer mahkûmlar öylesine tırsmış ki bunun ‘şarkı’ değil ‘türkü’ olduğunu söylemek bile kimin haddine. Yalnızca Berduş Hasan rolündeki Orhan Çoban titreyerek O’nun sigarasını yakıyor. Yeter ki sakinleşsin. Delikanlının hapse giriş nedenini günler sonra kasaba doktoru Selim’i seslendiren Sami Ayanoğlu’ndan öğreneceğiz; “Geçen seneydi, Ali’nin evinde yangın çıktı. Eğer abisi korkuya kapılıp kaçmasaydı Ali’nin karısı şimdi hayatta olacaktı. Zavallı kadın diri diri yanmayacaktı.” Bir yumrukta abisinin çenesini kırmış. O gün bugün korkaklardan nefret ediyor. Fred Carter ise Saskatchewan Kereste İşletmesi’nde (Lumber Co.) çalışıyor. Karısını 6 yıl önceki yangında kaybetmiş. Zavallı kadının ‘iyi anılmayan’ bir geçmişi var ama evlendikten sonra mükemmel bir eş olmuş. Kemal’in Ali’ye yaptığı iyilik belli değilken Tom’un ‘yardım’ını kasabanın Kızıl Haç doktoru R. W. Gibbs anlatıyor; “It seems Tom was the only man decent enough to tip his hat and say ‘how do you do’ to Mrs. Carter.” Herkes karısını küçümserken Tom’un nazik bir selamı ve hatır sorması bile Fred için hazine değerinde. Gül ve Ali’nin kaderleri aynı. Yangın sevdiklerini almış. Ama sonraki mutluluklarını da ona borçlular. Bir şey önce üzüntü sonra mutluluk nedeni olabiliyor. Delikanlının çiftliğe gelişi ile işler yoluna girmiş. Neşelerine diyecek yok. Çalışırken ve yemekte hep beraberler. (Çalışırken neyse de yemektekini anlamak zor. ) ‘The Mighty Quinn (Quinn the Eskimo)’ (1967) (Bob Dylan). “Come all without, come all within,//You’ll not see nothing like the Mighty Quinn.” Bu güzel şarkının enstrümantali ile sofradalar. Osman ekmeği ağzı ile koparıyor. Gül oğlunu uyarır; “Ne demiştim sana, terbiyeli insanlar ekmek dilimini ısırarak koparmazlar.” Bu sırada Ali de aynı şeyi yapıyordu. Utanarak sofrayı terk eder. Hollywood çevrimi, ekmek dilimini yemeğin suyuna batırmak şeklinde. Gül ve Osman, alışveriş için kasabaya (at arabası ile) gittiklerinde Ali’ye gömlek almak isterler. Ama yaka numarasını bilmiyorlar. Dükkândaki (adı söylenmeyen) sarışın afet Mine Soley yardımcı olur. “(Alev Koral’ın sesi ile) 43 numara giyer Ali… Daha evvel boynunun ölçüsünü almıştım da.” Gül ‘ekoseli’ isteyince yine karışır; “Ali düz renk gömlek sever.” Dedikoducu güzel burada biraz yanıldı. Kahramanımızın gömleği yalnız nikâhta düz renk. 15 sahnede ise desenli. ‘Woman Obsessed’te Mary, kendisi için de kumaş almak istiyor. Satıcı, matemini düşünerek siyahları göstermek ister. Ama genç kadın gönlünde uyanmaya başlayan sevdanın etkisiyle mavili beyazlı olanı seçer. Amerikan filmlerinde ayrıntıya verilen önemi burada da görüyoruz. Bu kumaştan diktiği güzel elbiseyi birkaç gün sonraki panayırda giyecektir. [Birbirlerine yakınlaştıkları Karnaval, TRT 2’deki Çarşamba Sineması’nda (17 Kasım 1999–23.30) yoktu.] ‘40 Days and 40 Nights’ (1966) (Mayuzumi). Kasabadan dönerken yakalandıkları kar fırtınası bu gerilimli melodi ile. [Bizde ‘Peygamberler Tarihi’ adıyla oynayan ‘The Bible: In the Beginning…’ (1966) filmindeki Nuh Tufanı için kullanılmıştı.] Soğuktan donarlarken Ali yetişir. Zor durumda olduklarını ‘hissi kablel vuku’ ile çıkardı galiba. Oysa Amerikan çevrimindeki, bağlarından kurtulan atın arabasız gelmesinden anlıyor. ‘Dağ başında yalnız bir erkekle yapayalnız bir kadının’ yaşayacağı şeyleri onlar da yaşıyorlar. Evlenmeye karar verirler. (‘Vahşi Sevda’ bir uyarlama olduğu için Gül çok şanslı. Eğer ‘realiteye uygun’ bir film olsaydı ‘yapayalnız yaşadığı’ dağ başında olabilecekleri düşünmek bile ürpertici.) Osman sadece “Peki O, üvey babam olursa bir şey değişmeyecek mi?” diyor. ‘Değişmeyeceği’ yanıtını alınca razı olur. ‘Frühlingsstimmen’ Op. 410 (1882) (Johann Strauss II). Nikâhları bu valsle. Ama küçük çocuk mutsuz. Osman; “O’nu öptün.” Gül; “Evlendik ya.” Osman; “Hani değişiklik olmayacaktı?” Gül; “Merasim icabı, düğün bu.” Osman; “Düğünden sonra da öpecek mi seni?” Oğlu ile kocası arasındaki gerginlik Gül’ü de etkiliyor. Bir gece Osman’ın kuzusu Kıvırcık’a kurt (1959 çevriminde ceylana aslan) saldırır. Ali, acı çekmesin diye öldürmeye kalkınca çocuk itiraz ediyor. [Benzer bir sahneyi ‘Sahipsizler’de (1974) göreceğiz.] Zaten ‘korkaklık’ konusunda çok hassas olan delikanlı bu tepkiyi yanlış anlıyor. “Korkak insanlar hiçbir işe yaramaz. Sen de abime benziyorsun.” Tatsızlık, karı kocanın birbirlerine vurmalarına kadar varır. ‘Bond Below Disco Volante’ (0.40–1.40 dakikalar arası) (John Barry). ‘Thunderball’ (1965) için yapılan melodinin olduğu sahnede Osman ‘üvey babası’nı bahçe çatalı ile öldürmek istiyor. Neyse ki yap(a)maz. Filmin sonuna doğru değişimin habercisi; Bardaktan boşalırcasına yağmur. Osman evden kaçmış. Gül hamile. O’nu ararken sancılanır. Ali ‘insanüstü bir güçle, kilometrelerce kucağında taşıyarak’ karısını doktora götürür. Sonra Osman’ı arıyor. (Fred’in azgın nehri yüzerek geçmesi burada yok.) Tahmin edileceği gibi bataklıkta bulur. ‘Hiçbir şeyden korkmayan’ kahramanımız, orada korkuyu tanır. “Her insan korkabilirmiş meğer.” Boğulmak üzere olduğu çamurdan kurtuluşu Osman’ın yardımıyla. Gül çocuğunu düşürmüş. Ali bavulunu hazırlıyor. Gitmekle kalmak arasındaki kısacık ama asırlarca sürmüş hissini veren konuşma. Mary; “Listen to me Fred, whether you believe me or not, I want you to know I wanted your baby. I swear before God, I do.” Fred; “(Bir duraklamanın ardından) It must be close to supper time.” Mary; “Yes, it is.” Fred; “Or maybe, I mean if you don’t mind, maybe I could leave after supper.” Mary; “(Sarılarak) Oh Fred, well, aren’t you gonna hold me?” ‘Vahşi Sevda’nın bitişi de aynı. Daha doğrusu ‘hemen hemen’ aynı. Gül; “Senden çocuğum olmasını istemiştim. Hem de ne kadar çok. Yemin ederim. Yemek hazır. Osman sofrada bizi bekliyor.” Ali; “Öyleyse yemekten sonra giderim.” Gül; “Sarılıp öpmeyecek misin beni?” Yönetmen, seyircinin zekâsına güvenememiş olmalı ki ‘delikanlının gitmediğini’ iyice anlayalım diye şu konuşmayı eklemiş. Gül; “Gitmeyeceksin, hiç gitmeyeceksin değil mi?” Ali; “Seviyorum seni. Osman’ı da seviyorum. Kalacağım. Kaba da davranmayacağım.” [Şarkının ikinci kısmı gerçek oluyor; “But it would be nothing without a woman or a girl” (James Brown).] Doktor Selim; “Korku tuhaf şeydir Ali. En cesurları bile titreten (‘titrettiği’ dese daha iyi mi olurdu) gün olur. Herkes bir şeyden korkar, sen bile. Yarın ne olacağı belli olmaz, unutma.” (Yazan: Murat Çelenligil)

Vahşi Sevda Resimleri ve Videoları
Vahşi Sevda

Kadro: Hülya Koçyiğit , Tunç Okan , Ercan İnangiray , Reha Yurdakul , Bilal İnci , Memduh Ün , Mine Soley , İsmet Erten , Müşerref Çapın , Orhan Çoban
Yönetmen: Memduh Ün
Senaryo: Bülent Oran
Yapımcı: Kadri Yurdatap
Müzik:
Görüntü Yönetmeni: Cahit Engin
Tür: Dram, Duygusal
Ülke: Türkiye
Vizyona Giriş Tarihi:
Vahşi Sevda

0 yorum:

Yorum Gönder

 
En yeni sinema filmleri, film arşivi, filmler izle: Vahşi Sevda sinema film izle film filmler filmi sinema filmleri
Copyright 2009 En yeni sinema filmleri, film arşivi, filmler izle. İçerik ve metaryeller alıntıdır.
SinemaDB.Blogspot.com sinema filmleri.
Film arşivi by Sinema DB
Vahşi Sevda En yeni sinema filmleri, film arşivi, filmler izle Vahşi Sevda En yeni sinema filmleri, film arşivi, filmler izle Vahşi Sevda En yeni sinema filmleri, film arşivi, filmler izle Vahşi Sevda En yeni sinema filmleri, film arşivi, filmler izle Vahşi Sevda En yeni sinema filmleri, film arşivi, filmler izle Puan: 10
Vahşi Sevda Vahşi Sevda
10/10 paun üzerinden 2000 kişi. Görüntülenme: 1500.
yardım yardım sayfası