“Mantovani’s Goldene Schallplatte” uzunçalarındaki vals; ‘Charmaine’ (1926/27) (Erno Rapée / Lew Pollack). Oğlu Kenan’la yaşadıkları gecekondudan kovulmuşlar; Karısı amansız bir hastalığın pençesine düşmüş, hastanede. Bestekâr Asım içmeyip ne yapsın; (Rıza Tüzün’ün sesi ile) “Yarın annene gideceğiz. Sorarsa Köşk’te kaldığımızı söyle. ‘Hepsinin selamı var’ dersin. Barda çalıştığımı öğrenirse üzülür. Bu kötü günler geçecek. Seni mektebe vereceğim. Annen iyileşecek. Daha iyi bir iş bulacağım. Annen için bir besteye başladım. İnşallah önce onu bitiririm. Adı ‘Yalnızlar İçin’. Yalnızlığın bütün kederini döktüm bu besteye.” Tanıtım yazısındaki dingin ‘Segâh Makamında Kanun Taksimi’nden sonra heye can verici ‘On The Trail (from Grand Canyon Suite)’ (1929/31) (Ferde Grofé). Hayatta kimseye boyun eğmemiş Bestekâr Asım çok zor durumda. Karısının hastalığı ve oğlunun peltekliği yetmezmiş gibi bir de parasızlık. Milyoner Selahattin Bey’in arsasındaki gecekonduya sığınmışlar. Karşılığında şımarık kızı Oya’ya piyano dersi veriyor. Tüm bu zorlukların içinde mutluluk kendine bir yer bulmuş; Bahçıvan Salih ve kızı Nalân’ın dostluğu. Sıkıntıların biteceğini umuyorlardı ama durum daha kötüleşir. Selahattin Bey, yeni mağazanın açılışını kutlarken bestekârımızdan ‘misafirleri eğlendirmesini’ ister. Bizimkinin canı zaten burnunda. İlerisini çok fazla düşünmeden esip gürler. İçki sofrasında sazendelik ve hanendelik yapamazmış. Hakarete uğradığını düşünen milyoner onu kovar. Kulübeyi yıktırdığı gibi daha önceden ‘hediye olarak verdiği piyanoyu da geri alıyor’. At arabasıyla götürülen birkaç kırık dökük eşya ve birbirine el sallayan iki çocuk. ‘Bunlar Kenan’ın en tatlı yılları olmalıydı’ ama geçen her gün öncekini aratıyor. “ ‘O Sole Mio” (1898) (Eduardo di Capua / Giovanni Capurro) melodisinin olduğu sahnede annesinin öldüğünü öğrendiği gibi burnundan kıl aldırmayan babası bu kez de “İçimden gelmiyor, çalışamayacağım” diyerek Çin Pavyon’daki işi bırakır. ‘Çocuğu yatılı mektebe verip İstanbul’dan gidecekmiş’. Akademi ödüllü “Do Not Forsake Me, Oh My Darlin’ ” (1952) (Dimitri Tiomkin / Ned Washington). Kız Kulesi’ni gören Salacak; “Orda senin gibi yüzlerce çocuk var. Çalışacak, oynayacaksın. Dilin de düzelecek. Şarkı bile söyleyeceksin. Belki bir gün bestemi tamamlarsın. Sana sık sık yazarım, sen de cevap verirsin.” Sağır ve Dilsiz Okulu’nda geçen 15 sene. Kenan ve Ali mezun olmuşlar. İkisinin de konuşması artık ‘su gibi’ ama arkadaşı, kafası bozulunca ‘teklemeye başlıyor’. Önce Asım’ın Aşiyan’daki mezarı sonra ver elini Yenikapı. Ali’nin babadan kalma evine yerleşirler; Sahilde döküntü bir taka. ‘Adeta bir sayfiye evi, şehir içinde kamp hayatı’. Ali, Mehmet Reis’in yanında balıkçılık yapacakmış. Kenan ise babasının yolundan gidip yarım kalan besteyi ‘kederli insanlar, birbirlerinden ayrı düşmüş kişiler için tamamlayacak’. Yüksekkaldırım’da Behzat Duruses’e ait Müzik Evi. Gitar almak için parasının yetmediği bu dükkânda Nalân’la karşılaşıyor. ‘Kasiyer’ genç kız soruna bir çözüm getirir; Gitarı akşam alıp sabah geri getirecek. Nalân sonraki günlerde gitarı başkası almasın diye yırtınır. Bu müşterilerden biri filmin yönetmen yardımcısı Kemal İnci. Babası Salih kahramanımıza iş bile bulur. Bomonti’de Hristaki’nin Meyhanesi’nde çalışacak. (Ama kapıda Deniz Park Gazinosu yazıyordu.) Gecede 20 lira. Delikanlıdan ilk dinlediğimiz şarkı ‘Zinguala’ (Stelios Kazantzidis). O gece gürültü eden gençlerden birinin Oya olduğunu sonra anlayacağız. Gitar için gidiş gelişler sırasında çocukluk aşkı alevlenir. Galata Kulesi’nin orda el ele dolaşıyorlar. “Cenevizliler zamanında halktan bir kız Prens’i sevmiş. Aşklarının sonu gelmeyince de kız kendini bu kuleden atmış. Prens ne olmuş bilinmiyor ama Kule o günden sonra mesut olmayacak âşıkları içeri almıyor… Bir aksilik çıkıyor, bir şey oluyor.” Onların girebilmesi için filmin sonunu beklemememiz gerekecektir. Nalân, Dolmabahçe yakınlarında “Bir gül kokusunu seviyorum, bir de deniz kokusunu” diyerek bizi oralara götürüyor. Ali ve Aysel evlenmek üzere. Babacan Behzat Bey, gitar konusunu anlayışla karşıladığı gibi Kenan’a daha iyi bir yerde iş bulur. Artık Maksim’de sahneye çıkacak. Yunanca’dan Türk Sanat Müziği’ndeki Hüzzam Makamı’na geçmiş. ‘Ömrüm Seni Sevmekle Nihayet Bulacaktır’ (Yesâri Asım Arsoy / Fitnat Sağlık). Kenan ‘hayırlı bir iş için’ Salih Baba ile konuşmak üzereydi. Galata Kulesi’nde ‘Laura’ (1944) (David Raksin) melodisi ile Nalân’ı beklerken bir trafik kazası ayrılığa neden olur. Genç kız ona yük olmamak için sakatlığını gizliyor. Kayıplara karışır. Bir buçuk sene sonra. Kenan Mete plakları kapışılan bir sanatçı. Ama mutsuz. Sevdiğini unutamamış. Baba yadigârı beste hâlâ yarım. Behzat dayanamayıp Nalân ile ilgili gerçeği söylüyor. Evlenirler. Söz vermiş; “Yürüyeceksin, yemin ederim yürüyeceksin. Çocuğumuz senden evvel yürürse utancımdan ölürüm.” Doktorların önerisi ‘bol güneş, deniz, kum’. Karısını kucağında sahile götürürken ‘Over The Rainbow’ (1939) (Harold Arlen / Edgar Yipsel Harburg) ve yürütmeye çalıştığı sahnede ‘Unchained Melody’ (1955) (Alex North / Hy Zaret) melodileri var. Bu arada babasının bestesini de bitirir; “Sen olmasaydın eğer aşka inanmazdım//Seni sevmeseydim ah bu türlü yanmazdım.” Ameliyat başarılı olur. Nalân, konser salonunda ‘Love is a Many Splendored Thing’ (1955) (Sammy Fain/ Paul Francis Webster) duyulurken kocasının kollarına atılıyor. Artık tamamlanan şarkı ile aşklarını Galata Kulesi’nden bütün İstanbul’a haykırırlar. ‘Manhá de Carnaval’ (1959) (Luiz Bonfá / Antonio Maria) ile başlayan ve ‘Summertime in Venice’ (1955) (Alesandro Icini) eşliğindeki dansla biten konuşma. Müzik Evi’ndeki aşkın tanıkları; Trompet, trombon, keman, akordeon, banço, gitar ve 45’lik-33’lük onlarca plak. Kenan; “Üç gündür (şarkı) söylerken bir şeyi deniyorum. Daha çok alkış alıyorum. Gözlerimin önüne seni getiriyorum.” Nalân; “…Söylediklerini bu dükkânda duymayan kalmadı biliyor musun?” Kenan; “Duysunlar istiyorum. Duyuyor musunuz beni? Hepinizin haberi olsun. Bu kızı seviyorum.” Nalân; “Sana inanırlarsa bağırırlar. ‘Bu kız da seni seviyor. Bize kaç defa anlattı’ derler.” (Yazan: Murat Çelenligil)
Yalnızlar İçin Resimleri ve Videoları
Yalnızlar İçin
Kadro: Belgin Doruk , Göksel Arsoy , Suna Pekuysal , Nilgün Esen , Hüseyin Baradan , Mehmet Ali Akpınar , Zeki Tüney , Nuri Genç , Faik Coşkun , İhsan Torun , Selahattin İçsel , Sadi Mutlu , Dursune Şirin , Selahattin Yazgan , Lütfü Engin , T. Fikret Uçak , Asım Nipton , Özdemir Akın , Haydar Karaer , Abdurrahman Palay , Sadettin Erbil , Zafer Önen , Hakkı Haktan , Adalet Cimcoz
Yönetmen: Orhan Elmas
Senaryo: Safa Önal
Yapımcı: Göksel Arsoy
Müzik: Yesari Asım Arsoy
Görüntü Yönetmeni: Ali Yaver, Memduh Yükman
Tür: Dram, Duygusal
Ülke: Türkiye
Vizyona Giriş Tarihi: 31 Ekim 1962
0 yorum:
Yorum Gönder