‘Passacaglia’ (1692) (Conte Lodovico Roncalli). Gitar için sol minör süit. Şoför Nebahat ve izin almadan evlerinde ‘içkili, çılgın bir parti veren’ kızı Hülya. Nebahat; “Bizim zamanımızda da çaylar, toplantılar yapılırdı. Ama hiçbir zaman bu kadar aşırı hareket etmezdik… Kızını ikaz etmek her annenin vazifesidir.” Hülya; “Verdiğim ilk partide rezil ettin beni. Arkadaşlarıma karşı küçük düşürdün… Geri kafalısın anne. Dünyayı hâlâ 20 sene evvelki gözle seyrediyorsun sen… Sana kalırsa bütün gün evde oturup dantelâ örmem, nakış işlemem lazım. Senin nazarında yemek pişiren, bulaşık yıkayan kızlar makbul. Belki de evlenmem için görücü beklemem lazım. Avucunu yala anne. Bütün bunlar eskidendi. Şimdi devir değişti. Herkes kendi hayatını yaşıyor.” Nebahat; “Kendi hayatını yaşamak 16 yaşında sigara içip önüne gelen erkekle öpüşmek, çırılçıplak soyunmaksa asıl sen avucunu yala. Ben hayatta oldukça bunların hiçbirini yapamayacaksın. Şoför Nebahat’ın kızısın sen.” Hülya; “Bütün felaket bunda işte. Bütün felaket ‘Şoför Nebahat’ın kızı’ olmakta.” 60’lı yıllarda bir İstanbul Mahallesi. Parke taşlı bir sokak ve soba borularının pencere camlarından çıktığı ahşap evler. Öykümüz, Murat’ı da seslendiren Toron Karacaoğlu’nun sözleri ile başlıyor; “Ben bir yazarım. Hayatımı film hikâyeleri yazarak kazanırım. Biz yazarlar herhangi bir konuya başlarken daha çok hayali vakalar üzerine temel kurmaya çalışırız. Bu sefer böyle bir alışkanlığın dışına çıkmak ve gerçek bir hikâyeyi anlatmak istiyorum. İsterseniz bu işi hep beraber yapalım. Bir evin kapısını çalalım. Karşımıza çıkacak ilk insanın hayatını takip edelim. Şu evlerden birine ne dersiniz. Görünüşleri pek cazip değil ama belli olmaz. Evler, genç kızların hıdrellez sabahları gelinlik elbise giyip, gül ağacı altında niyet çektikleri küplere benzer. Sır doludur evler. Saadet, neşe veya keder doludur. Mesela bu ev…” Kapıyı açan hanımın sözleri; “Benim hayatımı öyle pek enteresan bulacağınızı sanmıyorum. Ufak tefek mücadelelerle dolu bir hayatım var benim. Adım Nebahat, Şoför Nebahat. 17 yaşında babamın ölümüyle bu mesleğe atıldım. Sonra bir avukatla evlendim. [Bu iki cümle 4. ve şimdilik son ‘Şoför Nebahat’ın (1970) çıkış noktasını oluşturacaktır.] Bir kızımız oldu. 8 sene evvel kocamdan ayrılınca tekrar şoförlüğe başladım. Kızımla beraber şu gördüğünüz küçük evde yaşayıp gidiyoruz. Hepsi bu kadar.” Nebahat’ın arabası T. 59 989 plakalı 55 model Dodge. Dolmuş durağındaki arkadaşları Trafik Rıza, Deve Salim (Hülya, çocukluğunda O’na ‘Bip Bip Amca’ dermiş), Gececi Neşet, Toto Zeki. Yalansız dolansız bir dünyaları var. Genç kadın, kocasının ihanetini affetmemiş. Bülent’in hayatı şimdi karman çorman. Avukatlığı da bırakmış, Beyazıt Camisi yakınlarında arzuhalcilik yapıyor. Ancak Hülya, annesinin tüm çabasına karşın mutsuz. Yakınmaları ile film boyunca Nebahat’ı da bizi de bezdiriyor. Annesinin ‘şoför’lüğünü; Duraktaki arkadaşlarını; Hangi fakültede okuduğunu öğrenemediğimiz Murat’ın aşkını ve babasının tornacı olmasını hep küçümsüyor. Varsa yoksa “Hepsi zengin ve mevki sahibi insanların çocukları” dediği gençler. Onların düşünceleri her şeyden önemli. İşi gücü dans ve makyaj. Odasında bir plak çalar var. Duvarlarda [5. sayfasında Filiz Akın’ın ‘Genç Kızların Sevgilisi’ (1962) ve Ahmet Tarık Tekçe’nin ‘Kanun Kanundur’ (1962) filmlerinden söz eden] 25 Ağustos 1962 tarihli ve 6. sayfasında yine Filiz Akın’dan bir haber olan 24 Ağustos 1963 tarihli Ses kapakları asılı. ‘Vita Difficile’ (1963) (Maria di Cenci / Guiseppe Faiella / Gino Mazzacchi). Peppino di Capri’nin 45’liği ile dans ederken arkadaşları geliyor. Nebahat yokken evde bir parti vereceklermiş. ‘Unchain My Heart’ (1961) (Bobby Sharp) ve ‘If I Had a Hammer’ (1949) (Pete Seeger / Lee Hays) melodilerinin ardından Lili’nin striptizi var. Nebahat durumu mahalle bakkalından öğrenir. Nebahat; “Evden ekmek aldılar mı Ali Baba.” Bakkal; “Ekmek almadılar ama dükkânda meze, içki namına bir şey kalmadı.” Nebahat; “İçki mi, kim aldı?” Bakkal; “Kızın. Yanında arkadaşları da vardı.” Nebahat; “Nasıl olur, niçin verdin Ali Baba?” Bakkal; “Senin doğum günün olduğunu söylediler. Ne bilirim kızım.” Nebahat; “Aman be Babalık, uyutmuşlar seni yahu. Doğum günü bizim neyimize.” Ana kız arasındaki ilk büyük kavga o gece. Hülya arkadaşlarına toz kondurmuyor. Babasından ayrıldı diye annesini suçlarken ne kadar bencildi. “Küçük bir macerayı bu kadar büyütmeye lüzum yoktu. Affedebilirdin O’nu. Ben de bugün bir avukat kızı olurdum, şoför değil.” Nebahat, sırf O mutlu olsun diye [hem de Cengiz’e(!)] borç harç bir lokanta aldığında bile yakınıcı. ‘Die Walküre; III / 1. Hoyotoho! Hoyotoho! (Ritt der Walküren) (Ride of Walkyries)’ (1870) (Richard Wagner). Operanın heyecanlı melodisi ile; “Aklın sıra mükemmel bir iş yaptığını zannediyorsun değil mi? Değişen ne sorarım sana. Eskiden benzin kokuyordun, şimdi yağ kokacaksın. Eskiden şoförün kızıydım, şimdi aşçının.” Evi terk edip babasını ‘kirasını ödeyemediği bir odada ve bozuk daktilosu’ ile bulunca bu kez O’na mızmızlanıyor; “Bir şeyler yapmalısın. Evden sefalet çekmek için kaçmadım. Benim için çalışmalısın.” Orada yapamayacağını anlayıp geri döndükten sonra durum ‘nesil çatışması’nı aşarak daha da kötüleşir. Cengiz dünyalarını karartıyor. Anneyi elde edemeyince kızına sahip olur. Hesap sormaya gelen Nebahat’ı boğmaya kalkması, Hülya tarafından öldürülmesi ve özverili kadının suçu üzerine alması ile aile çok zor durumda. Genç kız, biraz geç de olsa gerçeği anlamış. Şoför arkadaşlarına şunları söylüyor. “Annemi sizin kadar sevebilseydim, sizler kadar O’na inansaydım bütün bunlar başımıza gelmezdi. Ben O’na hiçbir zaman layık olamadım.” Siyah beyaz karelerde bize bir oh dedirten ‘Dünyanın Dört Dolmuş Şoförü’nün; Murat’ın; Kendini toparlayıp davayı alan Bülent’in gayretleri ve Hülya’nın itirafıyla işler biraz olsun yoluna girmeye başlar. Filmin sonunda tekrar ‘Passacaglia’ (Roncalli); “Hayatımda yazdığım en güzel hikâye bu oldu. Çünkü gerçekten alınmıştı. Ümitle bekleyenler için 3-5 sene nedir ki. Çok çabuk geçti. Böylece hikâyemizin, sonu ışıklı saadet dolu bir yola açıldı.” Mahalle kahvesinde, 6 kişilik orkestra (2 keman, 1 klarnet, 1 kaval, 2 kaşık) eşliğinde ‘Şoför Nebahat’ (Sami Hazinses) şarkısı; (Trafik Rıza’nın seyrine doyamadığımız dansı ve Ahmet Üstün’ün sesi ile) “Haydi Nebahat Abla//‘Doç’ arabana atla//Dümenimiz yolunda//Gazla ablacım gazla//**//Taksim, Şişli, Sarıyer//Durmadan hemen gider//Ablacım ne olur//İstinye’de duruver//**//Saçları dalga dalga//Canım Nebahat Abla//Sevdiğim İstinye’de//Gazla ablacım gazla.” ‘Keman Konçertosu (Sol Majör) Op. 35: II. Canzonette-Andante’ (1878) (Pyotr Ilyich Tchaikovsky). Şoför Nebahat ve Hülya’nın aşkından ‘cadde ortasında dümeni bozuk gemi gibi yürüyen’ Murat. Nebahat; “Murat, ne bu hal? Ağlamışsın sen. Hayrola bir şey mi oldu? Hadi söyle, bir şeye üzülmüşsün. Saklama benden. Bilirsin seni oğlum gibi severim. Hülya’nın hep senin gibi arkadaşları olsun isterdim.” Murat; “Ama O’nun arkadaşları ne yaptığını bilmeyen bir sürü serseri.” Nebahat; “Murat?” Murat; “Affedersiniz, Hülya’yı size şikâyet etmek istemezdim. Fakat siz O’nun annesi babası her şeyisiniz. Ama ben O’na kimsenin fenalık etmesini istemiyorum.” Nebahat; “Demek mesele buydu. Benimle erkekçe konuşabilirsin Murat. Yoksa sen Hülya’yı…” Murat; “Evet, Nebahat Abla. Hülya’yı seviyorum. O ise benimle alay ediyor. Ama insan ümitsiz yaşayamıyor ki. Hâlbuki ben… “ (Yazan: Murat Çelenligil)
Şoför Nebahat Ve Kızı Resimleri ve Videoları
Şoför Nebahat Ve Kızı
Kadro: Sezer Sezin , Filiz Akın , Kenan Pars , Cüneyt Arkın , Naci Erhun , Burçin Oraloğlu , Ahmet Tarık Tekçe , Sami Hazinses , Talat Gözbak , Türker Tekin , Tansu Sayın , Afif Yesari , Mahmure Handan , Celal Ersöz , Adnan Mersinli , Baykal Kent , Kadriye Tuna , Adil Güldürücü , Gülgün Erdem , Erhan Gökgücü , Talia Saltı , Şener Bayyurt , Kaya Volkan , Sabahat Işık , Tuncay Erenay , Toron Karacaoğlu , Jeyan Mahfi Tözüm , Sami Ayanoğlu , Alev Koral , Fatoş Tez , Hakkı Haktan
Yönetmen: Süreyya Duru
Senaryo: Muzaffer Hiçdurmaz, Erdoğan Tünaş
Yapımcı: Süreyya Duru, Naci Duru
Müzik: Fecri Ebcioğlu
Görüntü Yönetmeni: Dinçer Önal, Ali Uğur
Tür: Dram
Ülke: Türkiye
Vizyona Giriş Tarihi:
0 yorum:
Yorum Gönder