‘The Happy Carousel’ (1963) (Henry Mancini). Kasabadaki Lunapark (ama filmde ‘Panayır’ olarak geçiyor) ve içki, kumar, cinsellik eşiğindeki genç. Gül; “Gel, çadırıma gidip rakı içelim.” Kâmil; “Ben rakı içmem.” Gül; “Ben seni alıştırırım. Gel şekerim.” Adı önce ‘Âdem ile Havva’ olarak düşünülen filmin tanıtım yazısında cennetten kovulmayla ilgili bir tavan resmi (1510) (Michelangelo) var. [Kâmil’i de seslendirecek olan Hayri Esen; “Âdem için bir dünya yaratıldı//Ve Havva ile temeli atıldı//…//Sonradan yalan eklendi adına//Doyum olmadı yalanın tadına//**//Evvela Havva denedi sözünü//İnanmamak o gün doğdu kadına//**//O günden beri söz erkeğin oldu//Bütün kâinata insanlar doldu.”] Bayanla rla ilgili bu sert sözlerden sonra Âdem’i tanıyoruz. Saçları kırlaşmış, öfkesi burnunda bir Kaptan. Daha görüntüye ilk geldiğinde Şirket Müdürü’nün odasını altüst ediyordu. Gemi kazasında kusurlu bulunduğu için ‘Milletlerarası Denizcilik Teşkilatı’nın kararıyla artık kaptanlık yapamayacakmış. Sadettin Erbil’in güçlü sesiyle “Yaparım lan, kimse kaptanlığımı elimden alamaz” diye yırtınıyor ama yolun sonuna geldiği belli. Denizci giysilerini filmin büyük kısmında, yüzerken bile üzerinde taşıyacaktır. ‘İkizler’ dediği oğulları Hasan ve Kâmil. ‘Leyleğin yuvadan attığı yavrular’. Karısının doğum sırasında ölmesini onlardan biliyor. Bir arkadaşının dağ köyündeki çiftliğinde senelerdir dünyadan habersiz büyümüş gösterişli iki delikanlı. Habil ve Kâbil gibi, Hasan ne kadar yaşatmak isterse Kâmil o kadar öldürüyor. Âdem kararını vermiş yeni bir başlangıç yapacaklar. Birinin üzüntüsü başkası için kurtuluş olabiliyor. ‘O kaza, o uğursuz kaza’ olmasaydı gençler ‘ömürleri boyunca Allah’ın dağında hayvanlar gibi yaşayacaklardı’. ‘Cennet Sahili’ (çekimler Karacabey, Boğazköy’de yapılmış). Bundan sonra yerleri burası. Artık kimse onlara karışamayacak. Uçsuz bucaksız bir deniz. Bembeyaz, köpük köpük dalgalar. “Hiç sonu yokmuş gibi. Bulutlar gibi.” Ahşap evlerini yaparken bir şarkı tutturmuş; “Limanımızın en güzel kızı//Kalbimde bıraktı bir acı sızı//Denizin kızı, kutup yıldızı.” Yiyecek almak için Dereköy’e indiğinde köylüler birini dövüyorlardı. Dünya güzeli Döne. Açlıkla bir tavuk çalmış. “Peki, niçin açsın?” Yanıt çok çaresiz; “Bu köyde herkes bana düşman. Anam ‘kötü’ oldu. Babam da onu vurdu, mapusta. Bana ‘kötünün kızı’ diye bir lokma ekmek veren yok. Hırsızlık yapmasam açlıktan gebereceğim.” Önce genç kızın adını Deniz olarak değiştirir. Evlenirler. “Beyaz duvaklı Hatçem//Pembe topuklu Hatçem//Eller alamaz onu//Bana yazılmış Hatçem.” ‘İkizler’ zaten ‘ilk kez gördükleri deniz’ nedeniyle şaşkınken şimdi bir de ‘üvey ana Deniz’ var. Çiftlikte biri topal biri kör üç beş köylü karısından başka kimseyi görmemişler. Artık aralarında hır gür eksik olmaz. Âdem, bir kavga sırasında Kâmil’i biraz fazla okşayınca, jandarma kumandanının yanına, kasabaya gitmek zorunda kalırlar. Burada baba ve iki oğlu farklı şeyler yaşıyor. Kâmil, Lunapark’taki Gül’ün eline düşer. Zaten ‘kötü’ydü, burada öğrenmediği fenalık kalmaz. Hasan, Armatör Tahir Bey’in kızı Nilgün ile beraber olur. Filmin ‘şeytan’ı Rüstem, Deniz’i gördüğünde arkadaşları Osman ve Ali ile sahilde çay içiyorlardı. Dudaklarından Sami Ayanoğlu’nun sesi ile dökülen sözler genç kızın güzelliği için fikir verebilir; “Vay, vay, vay, bu ne? Allah’ım bu ne? Ulan Osman, ben bu kıza sahip olamazsam kendimi yiyip bitiririm be.” Ali de “Ne afet bu Allah’ım” diyor. Bu sırada Âdem’in ‘Cennet Sahili’ için para bulması gerekir. Kaptanlıktan kalma birkaç ‘ıvır zıvır’ı Rehinci Kazım’a vermeye gittiklerinde kasa açık ve para doluydu. “Al ordan, para al. Bu kadar çok paranın içinden senin aldığın parayı kim anlayacak.” Deniz’in söylediklerini yapınca hapishanenin yolu görünür. [Agâh Hün’ün sesi; “Sen, ey Havva! Ağrı ve meşakkatle çocuk doğuracaksın. Her işinde kocana mahkûm kalacaksın. Ve O sana hükmedecek.”] Korumasız kalan genç kıza Zeynep Teyze sahip çıkıyor(!). “Benim evim fakir fukara yuvasıdır. Kocanın evi gibi yer, içer, yatarsın.” Bu tatlı sözlerin Rüstem’in verdiği 500 lira hatırına söylendiğini sonra anlayacağız. Deniz, çorbasına konan uyku ilacıyla uyutulacak ‘şeytan’ da emeline ulaşacak. Neyse ki, çok hoş bir şekilde, üç arkadaş birbirlerini uyutunca plan gerçekleşmiyor. Meyhanedeki garson Orhan Çoban şaşkınlık içinde; “Bu akşam da önüne gelen uyuyor.” Asıl kötülük ailenin içinden gelir. Kâmil iyice dağıtmış. Artık gündüz de içiyor. Bu sahnede filmin sürprizi ile karşılaşıyoruz. Nejat Saydam, işlerden yakınan Lunapark müdürü Ahmet rolünde. Seyirci, Gül’den bıkmış, ‘yenilik ve körpe güzeller istiyormuş’. Kâmil’in aklına Deniz gelir. Kaçırıp, “Atlas Okyanusu’nda Yakalanan Denizkızı” diye çadır tiyatrosunda şarkı söyletirler. Onu kurtarmak için çıkan kavgada Kâmil ölür. Hasan tutuklanır. 450. maddeden ipe gitmek üzere. ‘Nihansın Dideden’ (Hacı Faik Bey) ile sarhoşlaşan Gül’ün itirafıyla suçsuzluğu anlaşılıyor. Son yazısından önce Âdem, Deniz, Hasan ve Nilgün neşe içinde Cennet Sahili’nde koşuyorlardı. Mutluluklarına, biraz olsun ailedeki ölünün gölgesi düşmemiş midir? “Dalgalarda şarkı var//Rüzgârda sızı//Kumlar üzerinde//Bir denizkızı//**//Engin denizlerde//Bir kalp hırsızı// Seni bekler durur//Rüyalarında//**//Gelme gelme ne olur//İstesen bile//Her şeyde sen varsın//Yosunda bile//**//Garip denizkızı//Gelmişse dile//Seni bekler durur//Kıyılarında.” (Yazan: Murat Çelenligil)
Çıldırtan Arzu - Adem ile Havva Resimleri ve Videoları
Çıldırtan Arzu - Adem ile Havva
Kadro: Fikret Hakan , Sevda Ferdağ , Tanju Gürsu , Salih Güney , Turgut Özatay , Baki Tamer , Suzan Avcı , Devlet Devrim , Tanju Şarman , Atilla Ergün , Alp Aslan , Handan Adalı , Muammer Gözalan , İsmail Varol , İlhan Hemşeri , Ergun Köknar , Nahire Kasay , Jeyan Mahfi Tözüm , Fuat İşhan , Nedret Güvenç , Erdoğan Esenboğa , Cüneyt Türel , Rıza Tüzün , Agah Hün
Yönetmen: Nejat Saydam
Senaryo: Nejat Saydam
Yapımcı: Murat Köseoğlu
Müzik:
Görüntü Yönetmeni: Melih Sertesen
Tür: Dram
Ülke: Türkiye
Vizyona Giriş Tarihi:
0 yorum:
Yorum Gönder