“Gioconda’s Smile” albümündeki ‘Mr. Noll’ (1965) (Manos Hadjidakis). Bentler yakınında semaverli çayevi. Murat; “Kumara paydos artık.” Lale; “Peki, ya içki?” Murat; “Birden olmaz, yavaş yavaş.” (Delikanlının, ayrıca, elinden düşürmediği sigarası var. Ama o yıllarda ‘kötü alışkanlık olarak görülmediğinden’ olacak lafı bile edilmiyor. Şarkıcı sevgilisi Serap’la 5 yıldır süren ilişkisi de ‘aleddevam’.) Lale; “Biliyorum, bütün güçlükleri yeneceksin.” Murat; “Nerden biliyorsun?” Lale; “Unutma, çocukluğumuz beraber geçti. İnatçıydın, kafana koyduğun şeyi yapardın.” Murat; “Sen de öyleydin. ‘Doktor olacağım’ derdin. Ben de pilot. Sen oldun am a ben.” Lale; “Tahsiline devam edemedin. Önce baban, sonra annen. Yalnız kaldın. Ahmet de vardı başında. Suçlu değilsin okuyamamakta.” ‘The Man with the Golden Arm’ın (1955) Yeşilçam uyarlaması. Hollywood çevrimine kaynaklık eden roman (1949) (Nelson Algren) ülkemizde çok sonra yayınlanacaktır; ‘Altın Kollu Adam’ (Hür Yayın-Kasım, 1979) (Çeviri Sevgi Sanlı). Sosyetik ‘bitirimhane’. ‘Uvertür’; ‘Benden pas’; ‘500 lira’; ‘Gördüm’; ‘İki kart’; ‘Tek’ konuşmalarının duyulduğu masa. (Ne işi varsa gariban rollerinden tanıdığımız Kamer Baba da orada. Bir başka sahnede Ali Demir’i göreceğiz). ‘Kumar âleminin altın kollu adamı’ Murat biraz sıkıntılı görünüyor. Kumarhane sahibi durumu anlamış. Adamlarını uyarır. Nusret; “Bizimki iyi gitmiyor çocuklar.” Nuri; “Mazotu bitti Patron.” Hakkı Kıvanç; “Elleri titremeye başladı bile.” Nusret; “Saat gibi mübarek. Her gece bu vakit krizi başlar O’nun.” Nuri; “İlacını verelim Patron. Zamanı geldi.” ‘Seans’a ara verip iki kadeh kanyak içince titremesi falan kalmaz. Masaya döndüğünde fırtına gibiydi. Cüneyt Türel’in seslendirdiği kumarbazla restleşip kare sekizine karşı ‘floş ruvayel’ çıkarıyor. Kahramanımız nasıl olup da alkolün ve kumar çetesinin eline düştüğü pek belli değil. Annesi babası peş peşe ölünce okula devam edememiş. Üstelik 10 yaşındaki kardeşi ‘Çitlembik’ Ahmet’in bakımı da üzerinde. ‘Çilli’ diye takıldığı çocukluk aşkı Lale ile aynı mahallede büyümüşler. Genç kız bir hastanede doktor. Eskiden çok mutlu günleri olmuş. Birbirlerini bunca severken delikanlının Şarkıcı Serap’la beraber olmasının nedeni de belli değil. Sarışın afet, pavyonda ‘Dere Geliyor Dere’ türküsünü ve ‘Yollar Uzak Gelemedim’ (1965) (Derleyen Suat Sayın) şarkısını söylüyordu Murat için. Nusret kendisine ‘tonla para kazandıran’ kahramanımızı elinden kaçırmak istemiyor. En büyük kozu ‘alkol’. Rakip çetenin reisi Ali de Altın Kollu’ya yarı yarıya hisse vermeye hazır. Ama Murat ‘bir ayyaş olduğunu, kirli bir hayat içinde zehirlenip gittiğini anlamış’. Paçasını kurtarmanın yolunu arıyor. ‘Çilli’ için, ‘Çitlembik’ için yapacak bunu. “Ne bahasına olursa olsun.” Serap bile artık gözünde değil. Dr. Lale Özer ile karşılaşmamız filmin 14. dakikasında. [Evi ‘Bıçaklar Fora’da (1966) Orhan’ındı.] Ahmet, sarhoş abisi için yardım istemeye gelmiş. Genç kızla Murat’ın mutlu günlerinde çektirdikleri bir resim dikkatimizi çekiyor. ‘Güneşe Giden Yol’un [23. dakika ve ‘Ma Vie’ (1964) (Alain Barriere) melodisinin olduğu] ağaçlıklı sahnesinden bir görüntü. Lale; “Açık konuşacağım Murat, alkol endikasyonu (acaba ‘alkolizm komplikasyonu’ mu demek istedi) içindesin. Bu böyle devam edemez. Günün birinde…” Delikanlı da ‘böyle devam ederse günün birinde yok olacağını’ anlamış. Bir arkadaşının benzin istasyonunda kâtiplik yapmaya başlar. ‘Basit ama dürüst, namuslu bir iş.’ Lale’nin dudak izini taşıyan mendil de ‘uğuru’ olacakmış. Yanından hiç ayırmıyor. ‘Kumar ve alkol’den uzak bir yaşam kurmuş kendine. Tabii Çete ve Serap bırakırsa. Nusret ‘et tırnaktan ayrılmaz’ diye Murat’a rahat vermiyor. ‘Yılbaşı hindisi gibi semiz bir yığın kodaman’ bulmuş. “Yol yolabildiğin kadar.” Bunun için de kahramanımız gerekli. Altın Kollu’yu hizaya getirmek için ‘alkol ve Serap’ı kullanacak. ‘Maşa varken elini yakmak istemiyor’. “Ama maşalar işe yaramazsa o zaman elimle avuçlarım ateşi.” Murat çok direnmişti. Ancak hem de Ahmet’in doğum gününü kutlayacakları akşamüstü pes eder. ‘Teasing the Korean’ (1.08-1.30 saniyeler arası). ‘Goldfinger’daki (1964) (John Barry) melodi duyulurken ‘Saçı Güzel’ lakaplı Nuri’nin “Kokusu da bir hoş şu meretin. Bir dene istersen” baskısına dayanamayıp Kulüp rakısını tepesine dikiyor. Yuvarlanıp geldiği yer tekrar kumar masası. Nuri; “Kuş kafese girdi Patron.” Nusret; “Bir daha çıkamaz artık. (İçki şişesini göstererek) Yemimiz kuvvetli çünkü.” Üstelik ‘kürkçü dükkânı’ misali Serap’a dönmüş. Fitil gibi sarhoş olduğu gece şarkıcımızı araba ile evine götürürken bir kaza yapar. “O’nu özel bir kliniğe kaldırttım. Memleketin en tanınmış doktorlarına tedavi ettirdim. Tabii senin hatırın için. Fakat maalesef, maalesef ayaklarının sakat kalmasına mani olamadım. Serap hayatının sonuna kadar yürüyemeyecek artık.” Gerçi bunları söyleyen Nusret olunca işin içinde bir oyun olduğunu seziyoruz ancak durum filmin sonuna doğru anlaşılacaktır. Murat suçluluk duygusuyla, kendisinden beklenen davranışta bulunur; “Benle evlenmeni istiyorum Serap.” ‘Merhamet aşktan kuvvetli’ galiba. ‘Returning in the Evening’ (1965) (Hadjidakis). Lale çok üzgün. ‘Uzak bir yere, başka bir hastaneye nakledilmek’ istiyordu. ‘Çitlembik’in ısrarı ile vazgeçer. Serap, yardımcı olmak şöyle dursun eşinin ‘içkisini eliyle dolduruyormuş’. Ayrıca “Bundan sonra bu evde hep benim dediğim olacak. Bir daha da Lale ile konuşmayacaksın” diye Ahmet’e baskı yapıyor. ‘Countess Esterhazy’ (1965) (Hadjidakis). Biraz itiraz edecek gibi olan Ahmet’i tokatlaması bu melodi ile. Sonrasında çocuğu bir uzun hava [’Gayri Dayanamam Ben Bu Hasrete’ (Ali İhsan Erdoğan)] eşliğinde ve köprü altındaki sarhoşlarla görüyoruz. Abisine ‘benzemeyi kafasına koymuş bir kere’. Önce sigara, sonra içki, sonra da... Kardeşinin durumunu gören Murat tekrar bir çaba içinde. “Korkmuyorum artık. İçmeyeceğim. Ölsem de içmeyeceğim. Her gün ölmektense bir kere ölmek daha iyi.” Çete bu durum nedeniyle çok para kaybetmiş. Nuri devreye girip Serap’a baskı yapıyor. Murat’ı kumar masalarına döndüremezse ‘aralarındaki sırrı açıklayacaklar’. Ertesi gün ‘Saçı Güzel’in öldürüldüğünü öğreniyoruz. Hem de Murat’ın evinden aşağı uçarak. Bütün şüpheler kahramanımızın üzerinde. “Nuri’yi kim itmiş olabilir? O evde bir ben varım, bir Ahmet var, bir de…” Bir de böyle bir şey yapmasına imkân olmayan ‘sakat’ bir kadın. Sonuçta Serap’ın, sırf Murat’la evlenmek için sakat numarası yaptığı anlaşılıyor. Saçı Güzel’i de sırrını açıklamasın diye öldürmüş. Ama sorunlar henüz bitmedi. Nusret tekrar karşımıza çıkıyor. ‘Son bir voli vurup buradan kaçacak’. Tek istediği Altın Kollu’nun o gece ‘kerizleri makasa alması’. İşi garantilemek için Lale ve Ahmet’i kaçırmış. “Kumar oynamazsan yok olur ikisi de.” Filmin sonunda Murat ‘altın kolunu’ kâğıt dağıtmakta değil sevdiklerini kurtarmak için kullanıyor. Lale; “Sözünde duracağına inanıyordum. Niçin kendini tehlikeye attın?” Murat; “Her erkek dişisine cesur görünmek ister de ondan. Kötü günler bitti artık.” Ve yaklaşık yarım asır öncesinden mutluluk dolu bir öpücük. Hollywood çevrimi Frankie’nin Chicago’ya dönüşü ile başlıyor. Kentucky’deki bir federal narkotik hastanesinde geçen altı aydan sonra morfin bağımlılığından kurtulmuş. (Yeşilçam bu kadarına cesaret edemeyip işi ‘alkol’ ile geçiştiriyor.) Artık ‘temiz’. Burada bateri çalmasını öğrenmiş. En büyük amacı bir orkestrada çalışmak. Ama çevresindekiler rahat bırakır mı? Delikanlının uyuşturucu ile tanışması 2. Dünya Harbi’nde. Bir şarapnelle yaralanınca ağrısını kontrol edebilmek için yüksek doz morfin vermişler. Askerlik sonrasında üstesinden gelemediği sorunlar, işsizlik, Sophia/Zosh ile iyi gitmeyen evliliği. Sonuçta kendini uyuşturucu ve kumar batağında bulur. ‘Zero’ Schwiefka’nın en güvendiği ‘krupiye’. Tedarikçi Şık Louie Fomorowski de yaptığı iğnelerle bu altın kolun titrememesini sağlıyor. En yakın dostları ‘Sparrow’ Saltskin ve konsomatris Molly Novotny. Frankie’nin uyuşturucu ile mücadelesi romanda kendisini asmasıyla (sf. 280) filmde ise ‘mutlu son’la bitiyor. ‘The Concerto’ (1965) (Hadjidakis) ile başlayıp ‘Manfred Senfonisi Op. 58’: IV. Allegro con fuoco (ilk 35 saniyesi) (1885) (Pyotr Ilyich Tchaikovsky) ile devam eden sahne. Gecenin ileri bir vakti. Murat; “Sen daha yatmadın mı?” Ahmet; “Seni merak ettim abi. Ders çalışırken uyumuşum.” Murat; “Çalış Ahmet, çalış. Çok çalış da adam ol emi. Benim gibi olma. Şu halime bak.” Ahmet; “Çok içiyorsun abi.” Murat; “İçmeden bu hayat çekilir mi? İçeceksin, zom olacaksın.” Ahmet; “Yeter artık abi, yatsan iyi olur.” Murat; “Ee, karışma sen. İçmek istiyorum. Defol hadi.” Perişan görüntüsünü yansıtan aynayı içki şişesi ile kırıyor (ne yararı olacaksa). (Yazan: Murat Çelenligil)
Altın Kollu Adam Resimleri ve Videoları
Altın Kollu Adam
Kadro: Ayhan Işık , Selda Alkor , Suzan Avcı , Süha Doğan , Vasfi Uçaroğlu , Refik Üfler , Ali Demir , Hakkı Kıvanç , Hikmet Olgun , Hüseyin Güler , Bedros Çiçekyan , Adil Kıbıcı , Kamer Baba , Behçet Nacar , Hayri Esen , Erdoğan Esenboğa , Jeyan Mahfi Tözüm , Alev Koral , Zafer Önen
Yönetmen: Aram Gülyüz
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Yapımcı: Aram Gülyüz
Müzik: Rauf Tözüm
Görüntü Yönetmeni: Menasi Filmeridis
Tür: Dram
Ülke: Türkiye
Vizyona Giriş Tarihi:
0 yorum:
Yorum Gönder