‘Capricho Árabe’ (1889) (Francisco Tárrega). Akşam yemeği ve yeni seyis hakkındaki konuşma. Necmi; “Çiftliktekiler Murat’ı pek sevmiyorlar galiba.” Leyla; “O kadar sert ki ne söylense aksi cevap veriyor. Herkesin kendinden nefret etmesini ister gibi bir hali var sanki.” Selim; “Garip bir adam.” Leyla; “Bana gizli bir derdi var gibi geliyor. Ahırda yatmayı isteyecek kadar insanlardan uzak.” Necmi; “Böyle tipler romanlarda olur.” Leyla; “Doğru, roman kahramanları gibi.” “Lady Chatterley’s Lover” (1928) (D. H. Lawrence) romanının (“Lady Chatterley’in Âşıkı”) (İnsel Kitabevi) (İkinci Baskı, 1945) (Çeviren: Avni İnsel) Yeşilçam uyarlaması. Bir zamanlar herkes in gıpta ettiği, yerinde olmak istediği Necmi Bey çok mutsuz. ‘Miktarını kendisinin de bilmediği kadar parası, uçsuz bucaksız bir çiftliği var’. (Dış çekimler Veliefendi Koşuyeri’ndeki Simsaroğlu Harası’nda, iç çekimler Hafize Hanım’ın Yeniköy’deki köşkünde yapılmış.) Ama ‘o lanet olası avda’ sakat kaldıktan sonra şimdi bir tekerlekli iskemleye bağlı. Bunca para yerine, güzel karısını ‘hakiki bir erkek gücüyle kucaklayabilmeyi’ yeğlerdi. Arkadaşı Selim’le dertleşirken “Servetim onun her istediğini almasına yetecek kadar çok ama ona sarılıp onu erkekçe ısıtamayacak kadar soğuk” demişti. Leyla’nın (adı söylenmeyen) babası, Necmi Bey’in çiftliğinde ‘bir yanaşmayken bilahare aynı zatın kayınpederliğine terfi etmiş’. Saadeti zenginlikle ölçenlerden. Bu nedenle 14 yaşındaki kızını saçı başı ağarmış ama paralı birine vermekte bir sakınca görmemiş. Sonradan, o eşsiz ‘nezaketi’ ile “Lan, koltuğunun dibine kadar bileziğe boğuldun. Giydiğin kürklerin bini bir para. İtibar desen, kraliçelerde yok sendeki kadar (‘desen’, ‘kraliçelerde’, ‘kadar’ sözcükleri ‘disen’, ‘graliçelerde’, ‘gadder’ olmuş). Atın var, itin var. Saray gibi evin var” diyecektir. ‘Kader’in ne yapacağı, kapıyı ne zaman çalacağı belli olmuyor. Sorun yalnızca ‘yaş ve sınıf farkı’ olarak kalsaydı yine iyi. Necmi ‘eline şekilsiz bir hamur gibi düşen genç kızı olanca varlığı ile yoğurup dilediği şekli vermiş’. Ama o beklenmedik kaza her şeyi altüst eder. Tam olarak farkında olmasalar bile ‘evlilikleri batan gemiye, onlar da iki kazazedeye benziyor’. Çiftlikteki (hatta kasabadaki) herkes Leyla’nın güzelliği ve cinsel yaşamıyla ilgili. “Öyle kadına öyle koca. Herif erkeklikten yana tın tın.” Bu konuda garip bir hiyerarşi var. ‘Baytar’ Suat Bey en ataklardan. Genç kadına ‘iltifatlar yağdırıp 10 bin liralık at hediye ettiği gün’ niyetini belli etmişti; “Tabiata karşı geleceğinizi mi sanıyorsunuz. Evlilik nikâh cüzdanlarında kalan bir şey değildir. Ne demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi?” O akşam kahvede Baytar’ın nasıl ‘dehlendiği’ ve ‘boyunun ölçüsünü aldığı’ konuşuluyordu. Hasan da, belki çiftliğin müdürü olduğu için(!) Gölbaşı’nda Leyla’ya saldırabilmişti; “Bu güzellik kötürüm bir adamın gölgesinde sönüp gidemez. Senin, benim gibi kuvvetli bir erkeğe ihtiyacın var.” Bahçıvan Ali, herhalde ‘içtimai seviyesi’ yeterli olmadığı için onunla değil atıyla konuşuyor; “Ah Sarı Kız, dilin olsa da benden haber iletsen hanımına. ‘Erkek Ali senin için deli oluyor’ desen. Bana bir ‘evet’ desin görsün baksın kocasının çiftliği, milyonları mı daha hoş yoksa ben mi?”. Daha ‘aşağıdakiler’ ise, arzularını ancak Ali’ye takılarak dile getirebiliyorlar; “Atın yerinde olmak isterdin değil mi? Düşün, o sütun gibi bacaklarla sırtında… Şaka maka, Leyla Hanım niyetine atı öpeceksin neredeyse.” Suat Bey’in armağanı nedeniyle genç kadın tedirgin. Bu at yüzünden başlarına bir ‘felaket geleceğini’ hissetmiş. Ama önce ‘yeni seyis’ gelir; Vahşi atın yetiştirilmesi için gazete ilanı ile bulunan Murat Kıvanç. “Yaşım 30. Attan ayrı olarak bütün çiftlik işlerinden anlarım. Sessizimdir. Yalnız huyum terstir. Az konuşurum. Son söylenecek lafı baştan söylediğim için de pek sevilmem.” İstemeyerek bir adam öldürmüş. Burada çalışmak istemesi de at terbiyesinden çok polisin gözünden kaçmak içinmiş. Sonradan bu şaka gibi söylerin gerçek olduğu anlaşılır. İlk gerginlik Hasan ile. Kocası, babası, herkes Murat’la uğraşıyor. O kadar ki genç kadın “Siz ona saldırdıkça, benim de içimden aksine onu korumak geliyor” diyecektir. Necmi, kıskançlığın pençesinde. Karısının, ‘günün birinde parayı değil kuvvetli, sapasağlam bir erkeği arzulayacağını’ hissetmiş. Ancak hâlâ debeleniyor; “Herkese ‘beyin’ denen şeyin ‘yürüyen bacaklar’dan daha kuvvetli olduğunu ispat edeceğim.” Bulduğu yöntemin akıllıca olduğunu söylemek zor. 5 kişiye Murat’ı dövdürür. Delikanlı kararlı onu öldürecek. Leyla; “Üzmeyin kendinizi.” Murat; “Üzüntünün dizginleri, bir atınki gibi insanın elinde olsa kolay.” Kırılan gururunu kandan başka bir tek şey tamir edebilirmiş; Leyla’ya sahip olmak. Genç kadın önceleri karşı çıksa da tremolalı ‘Recuerdos de la Alhambra’ (1896) (Francisco Tárrega) ile izlediğimiz unutulmaz öpüşmeleri sırasında çok mutluydu. [Bu melodi ‘The Killing Fields’de (1984) kullanılacaktır.] “Utanmam lazım ama utanamıyorum... Sevgi başka şeymiş… Onu başka bir hisle seviyormuşum. Baba sevgisi, çok büyük bir ağabey sevgisi gibi.” Necmi “Ömrümce bu korkuyla yaşadım, seni kaybetmek korkusuyla” demişti. Karısının parmakları arasından kayıp gittiğini görünce kendini öldürür. Sonrasında, Leyla ancak 60’larda yapılabilecek bir şey yapıyor. Çiftliği ve milyonları babasına ve çalışanlara bırakır. “Hak etmediğim şeyi alamam baba. Kısmet bu kadarmış. Üzülme, fakir de mesut olur.” Karlı İstanbul’da yeni hayatına ilk adım. Murat’ın teyzesi Mahmure Handan’ın evi. Ama delikanlının geçmişi onları, en mutlu günlerinde, evlenirken yakalar. Romanda Clifford Chatterley, o korkunç (ve henüz numaralanmamış) savaştan sonra 1918’de güzel karısı Constance’ın yanına ‘kalçalarından aşağısı felçli olarak’ dönüyor. “Çocuğu olmayacaktı (sf. 16).” Kızının ‘günden güne çöktüğünü gören’ Sir Malcolm Reid’in sözleri; “Kendine ne diye bir âşık tutmuyorsun. Bu sıhhatin için elzem.” Aslında kocası da ‘ilişkilerine bir halel getirmeyecekse’ başka bir erkekten çocuğu olmasına karşı değil (sf. 21 ve 53). Lady Chatterley, Clifford’un yazar arkadaşı Michaelis ile yaşadığı ‘deneyim’den sonra yeni orman bekçisi (aslı ‘av alanı bekçisi’-‘game keeper’) Oliver Mellors’a tutulur. Kadın, cinselliğin bedensel, erkek de ruhsal yanını keşfeder. Kitapta intihar ve geçmişteki cinayet yok. Mutlulukları Clifford’un ve Mellors’un ayrı yaşadığı karısı Bertha’nın boşanmaya razı olmalarına bağlı. ‘Concierto de Aranjuez; II. Adagio’ (1939) (Joaquin Rodrigo). Leyla; “Galiba bizim vahşiyi yola getirmek üzeresiniz.” Murat; “Galibası fazla. Bütün vahşi mahlûklar karşımda çabuk yola gelir.” Leyla; “Anlaşılan fazla da küstahsınız.” Murat; “Adamına göre değişir.” Leyla; “Galiba atla beraber size de bir seyis lazım olacak.” Murat; “Size lazım olduktan sonra bana niye olmasın.” (Yazan: Murat Çelenligil)
Kader Kapıyı Çaldı Resimleri ve Videoları
Kader Kapıyı Çaldı
Kadro: Türkan Şoray , Ekrem Bora , Muzaffer Tema , Vahi Öz , Hüseyin Baradan , Necdet Tosun , Gürel Ünlüsoy , Salih Karadeniz , Haydar Karaer , Feridun Çölgeçen , Danyal Topatan , Yaşar Şener , Toron Karacaoğlu , Abdurrahman Palay , Sadettin Erbil , Rıza Tüzün , Adalet Cimcoz
Yönetmen: Ülkü Erakalın
Senaryo: Bülent Oran
Yapımcı: Ülkü Erakalın, Nevzat Pesen, Kadri Yurdatap
Müzik: Fecri Ebcioğlu
Görüntü Yönetmeni: Şevket Kıymaz
Tür: Dram, Duygusal, Komedi
Ülke: Türkiye
Vizyona Giriş Tarihi:
0 yorum:
Yorum Gönder